HOŞGELDİNİZ.....

Alemin Yeni Radyosu

sevdamiztokat

Güvendik Köyü Tarihçe

Güvendik Köyü Tarihçesi

Güvendik ya da yaygın bilinen adıyla Kovanı köyünün eski adı Taşlıseki'dir. Bu ismin, koyun nispeten kayalık sayılabilecek bir küçük tepenin eteginde kurulmuş olmasından kaynaklanabileceği düşünülebilir. Zira eski köy merkezi şimdiki yerinden daha aşağılarda yer almaktaydı. Taşlıseki ismine rastladığımız en eski tarihli kaynak Başbakanlık Osmanlı Arşivi`nde yer alan ve 557 numaralı Tapu Tahrir Defteri`dir ki bu defterin hazırlanış dönemi II. Selim (Kanuni'nin oğlu Sarı Selim) dönemi (1566-1574), yani 16. yüzyılın ikinci yarisidir. Öyleyse köyün neredeyse 500 yıllık tarihinden söz etmek mümkün gorunmektedir. Bu bölgelerin iskanının Osmanlı'dan da önce olduğu ve Malazgirtten sonra, özellikle Danişmendliler zamanında yapılan ilk iskan noktalarınin basinda geldigi gözönünde bulundurulursa Taşlıseki ve civar köylerinin tarihini daha da gerilere götürmek mümkündür. İşte bu bilinen en eski kaynağın 28. sayfasında Taşlıseki köyünün kaydına rastlamaktayız. Şimdi bu kaydın Osmanlıca transkripsiyonunu (çevirimyazı) verelim:
"Karye-i Taşlu Sekü tabi-i İskefsir malikane-i vakf hayrat-ı an kıbel-i Hatun-ı Mehmed Bey ber muceb-i defter-i atik haliya der tasarruf-ı Mevlana Şeyh Abdüllatif vaiz-i arz-ı Rum ..... ber muceb-i berat-ı alişan. Hasıl-ı malikane 2120 "

Taşlıseki köyünün kaydı Ermeni köyünden hemen sonra gelmektedir. Bu köyün şimdiki Bereketli kasabasının bulundugu noktada yer aldigi bilinmektedir. Meshur Osmanli seyyahi Evliya Çelebi söz konusu köyun hane sayisini 200 olarak verir. Yine bu koyun malikane hasılı 4000 akçedir. Bir iktisat tarihçisi olarak bir tahmin yürütecek olursak kabaca bu miktarın yarısı kadar malikane hasılı olan Taşlıseki köyünün nüfusunun da yine kabaca bu nüfusun yarısı olması, yani 100 hane civarinda olması gerektiğini ihtiyatla söyleyebiliriz. İktisat tarihçileri nüfus hesaplamalarında hane katsayısını ortalama 5 olarak alırlar ki, bu durumda kabaca 1570 yılında Taşlıseki'nin nüfusunun 500 kişi olduğu iddia edilebilir.
Bu belgeden de anlaşıldığı gibi İskefsir kazası ve köyleri vakıf oldukları için mufassal (detaylı) kayıtları tutulmamaktadır. Oysa bu bölgenin defterleri mufassal olsalardı, bir köyde ne kadar hane ve ne kadar kişi var, ne kadar vergi ödüyorlar vb. soruların cevabını almak mümkün olacaktı. Oysa 13 numaralı defter bir Mufassal Defterdir ve İskefsir kazası ile ilgili bölüm eğer mevcut olsaydı en sıhhatli ve detaylı bilgilere erişilmiş olacaktı. Zira benzer bir çalışmayı Bahattin Yediyıldız Ordu ve kazaları için yapmıştır ki fevkalade güzel bir eser olmuştur. Umarız bir tarihçi bu bölümü bulur ve önemli bir tarihi eksiklik giderilmis olur. Dolayısıyla kayıtlar değerlendirilirken hiç bir zaman buraların vakıfla idare edildikleri hususu gözden ırak tutulmamalıdır.
Kovanı köyünün tarihiyle ilgili bazı söylentiler mevcut ise de bilimsel olarak bunların bir değeri bulunmamaktadır. Ancak bu rivayetler ile somut veriler arasında kısmen de olsa bir benzerlik bulunursa buradan hareketle tezler üretmek mümkündür. İşte buna benzer bir husus bu köyün halkının güya birinin bedduasıyla kırıldığı şeklindeki bir söylencede yatmaktadır. Bu söylenceyi bilimsel kılan gerçek ise aşağıda verilen bilgilerle anlam kazanmaktadır.
14265 numaralı Başbakanlık Osmanlı Arşivi defterinin 97-101. sayfaları olan 5 sayfalık bölüm Kovanı Karyesine ayrılmıştır. Bu defterin hazırlandığı tarih 1841 yılının Mayıs ayıdır. "Karye-i Kovanı" üst başlığının altında şu alt başlık yeralmaktadır: "Çermik tabiriyle karye-i mezbure bir saat mahall-i mesafede bir kayadan sıcak su çıkub etrafa akmayub yine geldiği mahalle gitmekde olduğu." Burdan da anlaşılmaktadır ki bu günkü Reşadiye'nin kurulduğu ve halkın kullandığı şekliyle Çermik diye adlandırılan yerden söz edilmektedir. Ana başlığın sol tarafında ise başka bir açıklama yer almaktadır: "Karye-i mezburun bundan otuz sene mukaddem kırk beş ve elli hane olub kırk dokuz senesi vaki olan hastalığa binaen inkıraz bulub şimdilik on beş hane kalmış olduğunu karye ihtiyarları vech-i meşruh üzere takrir ve ifade eylemiş oldukları. Fi 13 Rebiülevvel 1257". Metinden de anlaşıldığı gibi 1249 yılında, yani 1833 tarihinde ortaya çıkan bir hastalık (ki bu ya sıtma, ya da veba olmalıdır) neticesinde ciddi bir kırılma olduğu ve 50 hanelik köyün yokolmakla yüz yüze geldiği görülmektedir. Öyleyse yine klasik katsayı standartıyla 1800'lerin başında köyü 50 hane olarak kabul edersek 50x5= 250 kisilik bir nüfusun varlığı açığa çıkmaktadır. Daha evvelki 500 nüsunun abartılı olduğu gözönünde tutulsa bile yine de bu köy için bir nüfus erimesinden bahsedilebilir. Bu da yukarıda zikrettiğimiz ve köye Kovanı adını veren söylenceyi kuvvetlendirmektedir.
Hemen yukarıda değindiğimiz Temettüat sayımları Sultan Abdülmecid zamanında 1840'da başlayıp 1848 yılında tamamlanmıştır. Bu sayımlar toplam vergi yükünün dağıtılmasında daha adil bir formül bulmak için yapılmıştır. Sayımlarda hane esas alınmış, köyün kaç hane olduğu, hane numarası, hane reisi, hanenin gelir kaynakları olarak ziraate elverişli arazisinin dönüm miktarı, her türlü hayvan sayısı ve bu hanelerin sağladıkları toplam gelir ile tahsil edilecek vergi miktarları tespit edilmiştir. Buna göre Sivas Eyaleti, Niksar Kazasına bağlı Kovanı karyesinin toplam hane sayısı 15'tir. 15 haneden biri imam, digeri de muhtardır. Diğer hane reislerinden ise ciftci olarak sözedilmektedir. Kişilerin ismi yanıda fiziksel özelliklerinden de (boyu, sakalı, bıyığı ve yaşı gibi) bahsedilmektedir ki bu, kayıtların en ayrılacalıklı noktasını teşkil etmiştir. Bu kişilerin tam listesi aşağıdaki gibidirve siralamada orjinal belge esas alinmistir:

1- Karye-i mezbur imamı çiftçi İsmail Ağa (kısa boylu kır sakallı)
2- Karye-i mezbur muhtarı Sipahioğlu Hasan (uzunca boylu sakallı)
3- Emirvelioğlu çiftçi Ali (uzunca boylu kırca sakallı)
4- Emirvelioğlu çiftçi Abdullah (uzunca boylu ak sakallı)
5- Memişoğlu çiftçi Mehmed (orta boylu sarı bıyıklı)
6- Küpçüloğlu çiftçi Mehmed (orta boylu kumral sakallı)
7- İllazoğlu çiftçi Ali (orta boylu kır sakallı)
8- Hediyeoğlu çiftçi Mehmed (orta boylu kumral sakallı)
9- Durgutoğlu çiftçi Bekir (orta boylu ak sakallı)
10- İlyasoğlu Çiftçi Ömer (orta boylu ak sakallı)
11- Kalaycıoğlu Çiftçi Bektaş (uzunca boylu kumral sakallı)
12- Canbazoğlu çiftçi İsmail (uzunca boylu sarı bıyıklı)
13- Delihüseyinoğlu çiftçi Mehmed (uzunca boylu kırca sakallı)
14- Çakıroğlu çiftçi Halil (orta boylu kumral sakallı)
15- Burhanoğlu çiftçi Ahmed (orta boylu kumral bıyıklı).

Yine Osmanlı Arşivinde ve temettüat kayıtları arasında Kovanı köyüne ait veriler müstakil olarak 14239 numaralı küçük deftercik içinde yer almaktadır. Bu kaynağın tarihi ise yukarıdaki defterden yaklaşık 5 yıl sonrasidır. Bu tarihte de köyün hane sayısı değişmemiş, fakat bazı hane reisleri değişmiştir. Farklılık bu kayıtlarda hane reisleri çiftçi olarak değil, rençber olarak anılmaktadırlar. Yine farklı olarak imam İsmail ağa olarak değil Efendi olarak, Sipahioğlu Hasan da ağa olarak geçmektedir. Çakıroğlu Alipaşaoğlu olarak, Delihüseyinoğlu Bayramoğlu olarak, Memişoğlu Çakıroğlu ve İlyasoğlu da İllazoğlu olarak zikredilmektedir.
Gelir sıralamasına göre en başta 8793 kuruş ile Sipahioğlu Hasan Ağa gelmekte, onu 6075 kuruş ile Emirvelioğlu Ali takip etmektedir. Sonra sırasıyla 4707 kuruş ile İmam İsmail Efendi, 3680 kuruş ile Emirvelioğlu Abdullah, 3210 kuruş ile Çakıroğlu Halil, 2810 kuruş ile İlyasoğlu Ömer, 2800 kuruş ile Küpçüloğlu Ahmed, 2730 kuruş ile Canbazoğlu İsmail, 2230 kuruş ile Durgutoğlu Bekir, 1980 kuruş ile İllazoğlu Ali, 1930 Hediyeoğlu Mehmed, 1780 kuruş ile Burhanoğlu Ahmed, 880 kuruş ile Bayramoğlu Mehmed, 850 kuruş ile Kalaycıoğlu Bektaş ve 775 kuruş ile Memişoğlu Mehmed gelmektedir. Bu gelirler içinde bazılarının toprak geliri, bazılarının da hayvan geliri daha fazla yer tutmaktadır.
Yukarıda haklarında etraflıca bilgi verilen bu 15 hane günümüz Güvendik köyünün büyük çoğunluğunu teşkil etmekte, bu hanelerin her biri bugün itibariyle bir sülaleye tekabül etmektedir. Giderek unutulmaya yüz tutmuş ve yeni kuşakların artık kendi kök isimlerini bile bilmediği bir dönemde bu isimlerin hangi sülalelere denk dustugunu ve hangi soyadları taşıdığını da hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz. Buna göre İmam İsmail Efendi'nin soyu bir anlamda tükenmiş ve köyün en köklü ailesi olan ve kendisinden efendi diye sözedilen ailenin bugün devamı bulunmamaktadır. Sadece ailenin son bireyi olan bir kızın Durgutoğlu sülalesine gelin gitiği ve adı geçen ailenin mal varlığının da tabiatıyla bu sülaleye geçtiği rivayet edilmektedir. Durgutoğulları isimlerine istinaden Turgut ve Kurt soyadlarını almışlardır. Buna benzer örnekler arasında Çakıroğulları Çakır, Çetin ve Şahin, Bayramoğulları Bayram ve Yıldırım soyadını alarak yer almıştır. Bunların dışında Sipahioğulları Ayhan; Emirvelioğulları Önder, Avşar, Özdemir ve Coşkun; Küpçüloğulları Öztürk; İlyasoğulları Dokdemir; Hediyeoğulları Yücel, Gürer ve Aslan; Kalaycıoğulları Demirkol; İllazoğulları Karaaslan; Canbazoğulları Yılmaz, Korkmaz, Çelik ve Demiryürek ve Burhanoğulları Orhan ve Şimşek soyadlarını alarak bugün hayatiyetlerini sürdüren sülalelerdir. Bu tarihte köy halkı içinde yer almayıp da daha sonra yerlesen iki sülale olarak Eminoğulları ve Saraçoğulları olup bu ailelerin köye 1845 tarihinden sonra göçettikleri anlaşılmaktadır. Bugun koyun iki buyuk ulalesini teskil eden Eminogullari Erdem, Aydin, Erdogdu; Saracogullari ise Sarac soyadlarini tasimaktadirlar.

Köyün adı, ilk defa 1928 yılında latince harflerle basılan Köylerimiz ve 1933 tarihinde geliştirilen Köylerimiz isimli kitapta "Kokanı" olarak ve yanlış bir şekilde yer almıştır. Bu kataloğa göre bu tarihte köy nüfusu 150'nin üzerindedir. 1946 tarihinde yayınlanan Meskun Yerler Klavuzunda köyün adı doğru olarak ve Kovanı şeklinde yazılmıştır. Bu tarihten itibaren belli büyüklükteki köylerde Köy Kanunu uygulanmaya başlamıştır ki Kovanı da bu kanuna tabi olmuştur. 1975 genel nüfus sayımı sonuçlarına göre Güvendik köyünün nüfusu 286'sı erkek, 312'si kadın olmak üzere toplam 598 kişidir. 60 ve 70`li yillarda Avrupa, 80 ve 90`li yillarda da basta Istanbul olmak uzere buyuk sehirlere goc eden koy nufusunun bugun kesin olmammakla beraber bir kac bin oldugu tahmin edilmektedir.
KAYNAKLAR
1- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tahrir Defterleri.
2- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Temettüat Defterleri.
3- Evliya Çelebi, Seyahatname, c.1-2, Üçdal-Belde Yay., İstanbul.
4- Ali Rıza Atasoy, Tokat Reşadiye İlçesi Halk Kitabı, İstanbul 1950.
5- M. Celalettin Atasoy, Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, İstanbul 1990.
6- Ö. Lütfi Barkan, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri, Ankara 1988.
7- Halil Sahillioğlu, Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul 1989.
8- Besim Darkot, "Niksar", İslam Ansiklopedisi, c.9, İstanbul 1988.
9- Bahattin Yediyıldız, Ordu Yöresinin Tarihi Kaynakları, Ankara 1989.
10- 1975 Genel Nüfus Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1977.

 

Bugün 8 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!

:

Copyright © 2012| Desing By:Mustafa Demirkol

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol